BİR ŞEYLERİ BİR YERE KADAR YAPABİLİRİZ
Dünyadaki en özel
canlı insandır. İnsan; doğadaki bir çok canlı türü gibi yer, içer ve barınır
ama doğadaki birden fazla örnek gösteriyor ki insan diğer canlılara göre
(fiziki bakımdan) küçük, güçsüz ,zayıf ve çelimsiz görünüyor. Buna rağmen nasıl
en özeli olabilir? İnsanı en özel yapan şey aklı, düşünceleri , duyguları ve
sosyal bir varlık olmasıdır. Her varlığın yaratılış gayesi vardır ve (örnek
olarak ineğin süt vermesi, ağacın meyve vermesi vb.) insanın gayesi ise daha
doğrusu insanı insan yapan şey maneviyattır.
Maneviyat
kelimesinin anlamlarından biri de: Yürek
gücü, moral anlamlarına gelmektedir. İnsan bu şekilde diğer varlıklardan
ayrılır ve özelleşir. Dale Carnegie, “Stres ve Endişeyle Başa Çıkmanın Yolları”
adlı kitabında stresle başa çıkma yollarında
üzerinde basarak durulan bir konu. Bunu “2.Bölüm”, “Endişelenme Alışkanlığından Kurtulmak” başlığında “Dua ve Meditasyon” alt başlığında ele
alır:
“Güçlü tanrı inancı
olan insanlar, endişenin en etkili çaresinin dua etmek olduğunu düşünürler.
İnanç da bir düşünce yoludur. Başvurulduğunda karşılık veren Tek Güç, Yaratıcı
Güç’e olan inançtır.
Modern zamanların en büyük
psikiyatrlarından Dr. Carl Jung bunun
sağlamasını yaparak şöyle yazmıştır:
“Son otuz yıldır, dünyanın uygar
ülkelerinden insanlar bana başvurdu. Yüzlerce hasta tedavi ettim. 35 yaş üstü
hastaların arasında içinde dertlerine son çare olarak hayata dini açıdan
bakmayı denemeyen olmamıştır. Şunu söyleye bilirim ki; her biri hasta
hissediyordu çünkü her çağın yaşayan dinlerinin takipçileri arasında, dini
bakış açısını tekrar kazanmayanların hiçbiri gerçekten iyileşmemişti.”
Önde gelen Amerikalı psikologlardan William James de buna
katılıyor. Şöyle yazmış: ”İnanç, insan hayatının içindeki
güçlerden biridir ve bu gücün var olmamasıyla çöküntü yaşanır.”
Ardından
pekiştirici bir örnek verilip devam edilmiş:
“ Tanrı’nın, Kendi kendine yardım edenlere
yardım ettiğini söyleyen eski bir söz vardır. Derin bir inancınız olduğunda
kendi kendinizin kurtarıcısı olursunuz. Kendi duanızın karşılığını kendiniz
verebilirsiniz. Beyninize ne yerleştirirseniz bu biçim, eylem, deneyim ve olgu
olarak açığa çıkar.
Kalbinizde gerçekten inandığınız şeyler
yaşadıklarınızdır. Eğer başarısızlığa inanırsanız, çok çalışsanız bile
başarısız olursunuz. Çok iyi insanlar olabilirsiniz. Yoksullara karşı cömert
olabilir, hastaneleri ziyaret edebilirsiniz, ancak önemli olan teorik olarak
neyi onayladığınız değil, gerçekten kalbinizde neye inandığınızdır.
İnsanların çoğu bir sorunu olduğunda, onu
düşünürler, hakkında tartışırlar, konuşurlar
ve abartılar. Sorun onları bir girdap gibi içine çeker. Oysa sorunu bir
kenara bırakmalısınız. Çözüme odaklanmalısınız; dikkatinizi çözüme vermeli ve
inancınızın karşılığını almalısınız.
İlkelerimizin galibiyeti dışında başka
hiçbir şey bize huzur, mutluluk ve başarı getirmez. Bu sözünü ettiklerimiz dini
ilkeler ya da öğretiler ya da benzeri yapıda şeyler değildir. Özellik bir dine
ya da bir öğretiye bağlı olmayan ancak endişenin ve korkunun üstesinden
gelinmesine yardımcı olacak, yol gösteren bir ruh ya da bir güç olduğuna inanan
insanlar vardır.
Belli bir dinin takipçisi olmasanız bile,
dünyadaki yanlışları düşünmek yerine içinizdeki sonsuz ruhtan ve güçten
esinlenebilirsiniz. Yanlışlara ve insanların savsaklamalarına zihninizi
yoruyorsanız, bunu kendi kafanızda yaratıyorsunuzdur. Bir başkasına
imreniyorsanız kendi değerinizi azımsıyorsunuzdur. İnsanları yüceltiyor, sonra
da onların bizi rahatsız etme hakkının olduğunu kabul ediyoruz.
Aşağılık kompleksiniz olabilir.
Özeleştiriyle dolu olabilirsiniz. Bu duygularınızı aile bireylerine yansıtır ve
onların size olan güvenini yitire bilirsiniz. Gördüklerimizden hoşlanmayız
ancak bunlar bizim içimizdedir. Yoksa onları göremezdik.
İşte Einstein da bu yüzden, “Gördüğümüz
dünya bizim dünyamızdır,” demiş. Bu bilimsel olarak kesinlikle doğrudur. Her
şeyi kafa yapımızla, eğitimimizle, inançlarımızla, felsefi düşüncelerimizle
renklendiririz.
Doğuştan ya da sonradan eğitim alarak bir
dindar olmasanız da, dini kabul etmiyor olsanız da dua etmek size yardımcı
olur. Dua etmek sizi rahatsız eden şeyleri sözcüklere dökmenizi sağlar. Bu,
tıpkı sorunlarınızı kağıda dökmek gibidir. Eğer Tanrı’dan bir sorununuz ile
ilgili yardım almak istiyorsanız, bunu sözcüklere dökmelisiniz.
Dua etmek sizi üzerindeki yükü
paylaştığınız, yalnız olmadığınız hissini verir. Çok azımız kendi yükünü kendi
taşıyabilecek kadar güçlüdür. Bazen endişeler öyle kişilerdir ki, bunu en yakın
arkadaşlarımızla ya da akrabalarımızla bile paylaşamayız. Birilerine derdinizi
anlatmak, iyileşme sürecine başlangıcın en etkili yoludur. Derdinizi kimseye
anlatmazsanız, Tanrı’ya anlatabilirsiniz.
Dua etmek, harekete geçmek için güç verir.
Eyleme doğru ilk adımdır. Dua etmek, bir insanın üretebileceği en güçlü enerji
biçimi olarak adlandırılmıştır. Endişeler hayatımıza engel olduğunda bunu
aklımıza getirin.”
Bölümün “Özet” kısmında bir maddede de şöyle belirtilmiştir… “Dua edin. İnancınız olduğunda,
endişelerinizle yüzleşmeye ve onları alt etmeye gücünüz olur.”
Belirtilen kısım
kişiyi en çok rahatlatan bölüm olarak görülebilir. Ancak çelişkili bazı
noktalar vardır. Belirtilen metinin bir cümlesinde “Çok azımız kendi yükünü kendi taşıyabilecek kadar güçlüdür.” söylenmiştir. Başta da belirttiğimiz gibi insanoğlu
aciz bir varlıktır. Sonuçta ölüm insanlar arasında ben güçlüyüm diyen kişiler
için de haktır. Yolun sonunun ölüm olduğunu ve sondan sonra yaşanacaklara bir
din çatısı altında iman etmeyen bir kişi kendine ağır gelen dünya yükünü
kaldıramaz ve altında ezilir. Yükü iman ettiği yaratıcıya sevk eden kişi hakkı
olan yükü yüklenmiş olur, başı boş olmaktan ve kaldıramayacağı sıkıntılardan
kurtulur.
Sizlerle başımdan
gecen bir mevzuyu aslında içinden kesitler sunduğumuz kitaba da ulaşmama vesile
olan olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Her insan hayatında bazı planlamadığı stres
ve sıkıntılarla karşılaşabilir. İnancı tam olan insanları bu sıkıntılar tabir-i
caizse teğet geçebilir ama olmayan veya zayıf insanları ise kalıcı yaralar
bırakarak canını acıtabilir. İkinci olasılığın olmaması için bir genç insansa
ebeveynlerinden ve hayırhah dostlarından veyahut hayattaki her hangi birinden
tavsiye alması gerekebilir. Bende böyle bir elem verici süreci lise son sınıfta
kendimce çok büyük diye düşündüğüm (aslında şimdi bakınca ne kadar küçükmüş
dediğim) bir stres ve endişeyle boğuşmaya koyuldum. Belirttiğim süreç hayata
yeni atılım süreciydi. Dünyayı yeni tanımaya başlayan kişi için ne kadar
korkunç bir yer olduğunu anlatamam. Bunu bir tek ben yaşamıyordum tabi herkes
ömür verildiği müddetçe hayata bir yerinden başlıyor ve belirli yük ve
sorumlulukların altına giriyordu. Bu süreçte insan kalıcı gibi gözüken (veyahut
vesvesesi verilen) çeşitli arı, sancı ve sızılara maruz kalabilir. Ben de
boğuşmanın verdiği yorgunluğu başımda hissetmiştim. Daha önce hiç yaşamadığım
kadar korkuyordum. Geceleri uyuyamıyor ve bunu da verdiği yorgunluk bütün yaşam
akışımı etkiliyordu. Bu ağrının kesin bir şeye dayandığını ve beni ölüme
sürükleyeceğini düşünüyordum. Başımın ağrısı sol tarafa vurmuş ve sanki sol
tarafım yavaş yavaş uyuşuyor gibi hissediyordum. Kendimin derhal bir doktor
kontrolüne gitmem gerektiğine inandırmış ve sanki daha gitmeden teşhis konulmuş
gibi içimde stres ve endişe volkanları patlıyor ve içimi acıtıyordu. Evime
yakın olan bir devlet hastanesinden en yakın “Nöroloji” bölümünden randevuyu
aldım. Hastaneye gittiğimde hiç beklemediğim pozitif bir insanla karşılaştım.
Bu kişi randevu aldığım devlette görevli olan bir doktordu. Kendisi beni
muayene etmiş ve şikayetlerimi dinledikten sonra stresten kaynaklandığını
anlamıştı. Bana ilaç vermesi için bir sebep yokmuş gibi konuştu önce kendisinin
de çeşitli sıkıntılar geçirdiğini ve bununla ilgili bir kitap okuduğunu anlattı
ve eline bir kağıt kalem aldı ve doktor yazısıyla bir şeyler yazdı. Aslında
ilacımı yazmıştı elime tutuşturduğu kağıt da iki tane kitap ismi vardı ve bana
bakarak biz bir şeyleri bir yere kadar yapabildiğimizi ötesini Allah’ın
hallettiğini söyleyerek bana büyük bir güven duygusu aşıladı. Aslında hiçbir
şeyimin olmadığını ama yine de kafama takılan sıkıntıdan (vesveseden) kurtulmam
için “MR” için randevu aldı ve anneme bakarak bu hayata atılış sürecinde sizin de
yanında olmanız gerek şeklinde telkinde bulundu. Ardından MR sonucu da temiz
çıktı. Kağıtdaki kitap isimlerinden biride bu kitaptı.
Koca bir kitabı
aklınızda tutamazsınız ama bir cümleyi akılda tutmak kolaydır. Benim aklımda da
bir cümle kalmıştı: Bir şeyleri bir
yere kadar yapabiliriz ve ötesini Allah halleder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder